İçinde bulunduğumuz kentsel dönüşüm sürecindeki problemleri nasıl çözebiliriz? Sektörde hem yatırımcıyı destekleyen hem de tüketiciyi koruyan etkili sonuçlara nasıl ulaşırız?
Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm değildir. Öncelikle halkımızın anlaması gereken budur. Eski ve yıpranmış alanları sağlıklı ve yaşanabilir hale geri dönüştürülmesi için planlanmış bir kanundur. Devlet eliyle yapamadığı dönüşümü serbest piyasaya güvenmiş ve bırakmıştır. Oysa bugün Kentsel Dönüşüme milli piyango gibi bakılmakta, yapı yoğunluğunu arttıran ve ilave haklar sağlayan bir bilet olarak algılanmaktadır.
Mülk sahibi tabi ki kazanacaktır ama bu makul ölçülerde ve adil bir paylaşımla olmalıdır. Her bölgenin de arsa değeri ve kentin gelişimine göre yaratacağı katma değer hali ile hakkı olmalıdır/olacaktır. Bugün hak sahipleri kendisinin aldığına kadar komşusunun ne aldığına takılmış durumdadır, sosyal olarak bu çok acı bir durumdur.
Bugün artık kurumsal müteahhitlerin her geçen gün dönüşümden çıktıklarını, aslında itiraf edemeselerde yıldıklarına tanık oluyoruz. Günden güne işi daha çok çantacılar yapar hale geliyor, kontratları toplayanlar bu kontratları bir araya getirip pazarlık aracı yapıp satıyorlar. Bu mudur kentsel dönüşüm?
Kiraları ödenmeyenler, rant yüzünden biraz daha fazla alacağız diye ismi bilinmeyen müteahhitlere gidip de mağdur olanlar her geçen gün artmaktadır. Her işi ehli yapmalıdır, bugün araba kullanırken nasıl ehliyet gerekiyorsa müteahhittin de bir yeterliliği olmalı, birilerine teminat verebilmeli, birilerine de hesap verebilmelidir. Öte yandan sadece vatandaştan değil müteahhitlerde de bir sürü mağdur vardır. Çok para harcayıp bir türlü tünelin sonundaki ışığı göremeyen müteahhit doludur sistemde. Sistemde kim mutludur, bu durum meçhuldür, ortada müteahitinde mal sahibinin de kolaylıkla mağdur olabileceği bir yapı ve devam eden onbinlerce dava bulunmaktadır. Hasbel kader birkaç bin bina da dönüşmüştür, artık ne kadar dönüşebildiyse. İşin özünde adı adım ilerliyoruz, daha yürüyemedik bile, küçük bebeklerin yürümeden önceki “tay tay” döneminde gibiyiz, daha yürüyemeden düşüp duruyoruz. Peki elimizi kim tutacak da bizi yürütecek?
Devletin artık bu konuya el atma vakti gelişmiştir. Serbest rekabette bu iş fazla serbest hatta başıboş kalmıştır. Kentsel dönüşüm tek elden yürütülmelidir. İlçe , büyükşehir ..vs değil tek bir muhatabı tek bir mercisi olmalıdır. Bir merci, bir kurum hak sahiplerinin haklarını adil bir sistemle toplamalı, yeterliliği olan müteahhitlere teminat karşılığı ihale etmeli, miras, anlaşamama davalarının da muhatabı bu kurum olmalıdır. Bahsettiğimiz kurum belki de yeni kurulmalı bir takım haklara sahip olarak dönüşümü hızlandıracak yasal düzenleme ve altyapı ile donatılmalıdır diye düşünüyorum. Bu kurum planlamaları yaparken yoğunluklara ve yeşil alanlara da karar verebileceği gibi, olumsuz sosyal etkilerinde minimuma indirilebilmesi için gereken çalışmaları da yapabilecektir. Bu şekilde yürüyen bir sistem kentsel dönüşümdeki algıyı da düzeltecektir.
Kentsel Dönüşüm yapılmalıdır, başka çıkışımız yoktur. Hatalarımızdan ders almak ve artık doğru yapmak bizim elimizdedir. Aksi durumda Kentsel Dönüşüm daha çok kişinin canını yakacak, daha çok zarar verecektir.
Belli bir iş bitirmesi veya yeterliliği olmayana kentsel dönüşüm inşaatı yapma izni verilmemeli, bu firmaların halkı deneme tahtası yapmasına izin verilmemelidir.
Kentsel dönüşümde aslında binasal dönüşümün yolu bina mülk sahiplerinin önünün açılması ile de sağlanabilir. Mülk sahiplerine devletin uygun oranlı kredi imkanı sağlaması ile herkes kendi binasını alanları küçültmeden dönüştürebilir. Müteahhitler sadece yüklenicilik yapabilir. Belki de bu sistemin önü açılmalı ve kentsel dönüşüm evrilmelidir.